20 Mayıs 2016 Cuma

Emine Teyzem Ve Gölcük (14.15).05.2016) (2) - Haftasonundan Kalanlar

Neredeyse 1 hafta daha bitmek üzere, bahsetmeyi bitiremediğim geride bıraktığımız haftasonundan bu yana. Ama bitmedi diyeceklerim, malum bir finallerimin daha arifesindeyim. Gece fırsat bulmuşken yazıyorum yine ikidir ve de ertesi güne yayınlıyorum. Bu da öyle bir yazılardan işte. Sizlere Emine teyzemden bahsetmek isterim; özü sözü, gülen yüzü bir ve değerli bir Türk kadını. Hükümet gibi kadın dediklerinden. 

Emine teyze de kim derseniz, Annem ile babamın ve kendisinin de anlattığı üzere; annemde de babamda da emeği bulunan bir şahıs kendisi, gençliklerinden bugüne dek... Annemlerin küçüklüğünden beri komşularıymış, babamla annem evlendikten sonra da yine aynı mahallede oturmuşlar Ankara'da ve bu seferde ev sahipleri olmuş Emine teyzem. Yeri gelmiş bir anne de olmuş, bir abla da. Sağlıklı ve mutlu bir ömrü olsun bundan sonrasında da yine inşallah. İyi okumalar... :)


Geçtiğimiz haftasonu Cumartesi günü, yola çıktığımızda saat 8'e doğru idi ve güneş batmak üzere idi. Evimizin yokuşundan aşağı inip, yola doğru kıvrıldığımız anda çektiğim fotoğraftı üstteki fotoğraf... 

Yolculuk güzel geçti, gideceğimiz yer taa küçüklüğümde Gölcük depremi sonrası gittiğim ama hayal meyal hatırladığım yıkık dökük binalarıyla Gölcük-Değirmendere idi. Yine gittik ve hatırladığım sadece şehir de değildir. Çok net hatırlıyorum, birçok kez gittiğimiz ve o zamanlar ismi başka olan şimdi ki Migros'un oradan aldığımız Sanal bebekleri; ablama ve bana alırdık ve nasıl da oynardık... Emine teyzemin, kızı ve kızının kızını da çok net hatırlıyorum da; Emine teyzemle net tanışmış olduğumuzu hatırlamıyorum bir işte.

Emine teyzem, eşini kaybetmiş ve tek başına yaşıyor şimdi. Eskisi gibi kalmadığı için Ankara'daki mahallesi ve mahallesindekiler, Ankara'ya geri dönmeyi düşünmemiş bir daha. Sıkılıyorum oralarda diyor. Değirmendere'ye gelmişler ve burada kalmış Emine teyzem. Kızlarını da bir oğlunu da, şehir dışına evlendirmiş ve gelip gidiyorlarmış birbirlerine işte şimdilerde de.... 

Saat 22.30 sularında ancak bulduk Emine teyzemin oturduğu evi biz o gün, fazlasıyla yeni yapılaşma ve iç içe evler varmış annemlerin dediğine göre. Son geldiğimizden bu yana epey değişmiş, bir de bu eve ilk kez gidiyor oluşumuz gerçeği vardı tabii. Sora sora bağdat bulunurmuş ya, bulduk o misal bizde Emine teyzemin evini.... Artık üst taraflara çıktıkça ve yolda giden yayaları bulamayınca, gördüğümüz arabaları durdurmaya başladık. Velhasıl bulduk nihayetinde de...

Emine teyzemin evine girdiğimizde ve oturup hazır demlenmiş ocakta bekleyen çaylarımızı yudumlamaya başladığımızda, saat 23.00'dı. O saatte, Emine teyzemin demlediği ve bizim için hazırladığı lezzetleri midemize gömerken evini ve kendisini incelemeye başladım. Ağzından şükür'ü eksik etmeyen ve yüzündeki gülümsemesini gülümseme olsun diye değil, yaradılıştan gelen şekilde bünyesinde barındırdığını anlayabildiğiniz bir yaşama sevincini gösteriyordu resmen... 

Emine teyzemle sarılıp ettikçe annem ve babamın sordukları ilk sorulardan biri; "Eee ne yapıyorsun Emine teyze?" idi mesela. 
Her defasında güzel gülümsemesi ile şöyle cevap vermeye başladı Emine teyzem; "Valla kimseye bir şey etmiyorum kızım/oğlum." :)

Emine teyzemin yaşanmışlıklarının ve deneyimlerinin etkisi ile bir çok biriktirmiş olduğu cümleleri var, büyük sözleri... Herkesin almasını düşündüğüm cümle arası deneyim içeren cümleleri olduğunu tespit ettim gittiğimiz akşamdan ben. Emine teyzeyi çok sevdim ve bu büyük sözleri hem sizlerle paylaşmalıyım hem de hayat günlüğümde bulunması gerek dedim. Laf arasında söylediği cümleler bazen espri içeriyor bazen de büyük bir hayat dersi. Bunlardan bir tanesi öğüt verircesine idi mesela, gittiğimiz akşam yatmadan önceki muhabbetimiz bitmeden şöyle demişti bir cümle arasında;

Bencil olmayacak bir insan, bencil oldu mu kaybeder hafızasını da hatıralarını da. dedi Emine teyzem, eskilerden birinin kaybettiğini duydukları hafızasından bahsediyorlardı annemle. Bana dönüp, o lafı söyledi işte. Bence de bencil olmayacak bir insan Emine teyzem, kaybetmemek için kendisini ve çevresindekileri... 



Ertesi güne uyandığımızda kahvaltı hazırdı, annem ile Emine teyzem en erken kalkanlardandı. Babam da benden önce kalkmıştı. Uykum hafiftir benim, uyandıklarını duydum konuşmalarını da dinlemiş bulundum biraz, ama sonra geri uyudum her defasında. Gecesinde rahat uyuduğuma şükrettim. Daha önce hiç uyumadığım evlerde, uyurken hep aynı endişe vardır içimde; hissettiğim uykumda, huzur mu olacak rahatsızlık mı. Rahatsız olabiliyorum, başka yerlerde ilk defa yattığım zamanlarda. Emine teyzemin evinde huzursuzluk değil huzur hakim olmuştu, rahat uyudum şükür ki... 

Kalktım sonrasında, önce kahvaltı sonrasında da muhabbet keyfine devam. İnsan orta yaşlı her kişinin yanına giderken endişe duyar ya, gitmeden önce böyle bir endişe vardı içimde elbet. Ama muhabbeti sıkıcı olmayan ve kendini habire başa sarmayanlardan Emine teyzem. Yüzü güleç, fikri anaç olanlardan... Cümle aralarında verdiği lafları ertesi gün de yazmaya devam ettim ister istemez tabii ki.

Dedi ki bir defasında da mesela; "Ağlayanın malı, gülene yaramaz yavrum." Ve ilerleyen cümlelerinden birinde de; "Haramın binası olmaz." Bunlar benim ilk defa duyduğum sözlerdi. Ve ben bayılırım; büyüklerin bilindik veya bilinmedik deneyimlerini, doğrusu ile ama eski ve kendilerinin öğrendikleri atasözleri ile anlatışlarına...


Mesela bizim bildiğimiz; Gönül ota da boka da düşer'i Emine teyzem şöyle söylüyor; Gönül düştü bir boka, o da mis gibi koka. :) Hem güldürür hem de öğretir Emine teyzem demek ki...

Ve Emine teyzem bir de şunları söylüyor hepimize;

Başa gelmedik iş olmaz ayağa değmedik taş olmaz.
Gavurun ekmeğini yiyen, gavurun kılıcını sallar...

Kahvaltı ettik, çay içtik, kahve içtik ama özellikle de bol bol sohbet ettik ve öğütler aldık işte Emine teyzemden o haftasonu. Bir kez daha fırsat bulur da gider miyiz bilmiyorum, sağlıklı güzel bir ömrü olsun Emine teyzemin bundan sonra da. İnşallah bundan sonra bir fırsat bulduğunda da o gelecek, belki kızı ve damadı ile... O konuşurken yazdım sırası geldikçe üstteki sözlerini hep, ertesi gün de ona yazdığımı söyleye söyleye yazdım. Artık "bunu da yaz kızım" diye diye, yazdırdı birkaçını da bana sağolsun. Gitmeden önce fotoğraf da çekmek ve çekinmek istediğimi söyledim, yazacağım seni yazı yazdığım bloğuma" dedim Emine teyzeme. "Yaz kızım, istediğin gibi. Tamamdır. Unutma beni." dedi ve duasıyla uğurladı bizleri sağolsun. Unutmam, unutmak istemem diye yazmak istedim işte bir de buraya...

Canım Emine teyzemin laf arasındaki bir başka öğüdü ile veda edeceğim sizlere izninizle birazdan, öncelikle büyüklerinizin sözlerini unutmayın ve kulak ardı etmeyin. En büyük dersler hep onlardan, Allahım başımızdan eksik etmesin inşallah.... Ve Emine teyzemin ağzından kaydettiğim sözlerden sonuncusu;


Ne olursan ol, iyi ol güzel ol çirkin ol ama merhameti elden bırakma... (Emine Teyzem)


Merhametli halleriniz hep sizinle, mutluluğunuz ve gülümsemeniz hep üzerinizde olsun. Sevgilerimle... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...