9 Aralık 2017 Cumartesi

2017 Ekim Ve 2017 Kasım Nasıl Geçti?


İlk bu seriye başladığımda, Ocak ayındaki kitap okuma ve film izleme serüvenimden bahsediyordum ve o zaman emin değildim bu yazı dizisini bu kadar sürdürebileceğime. Nihayet Aralık ayındayız şimdi, sıra 2017 Ekim ve 2017 Kasım aylarına geldi bile...

Bu iki ayın benim için nasıl geçtiğinden bahsetmeden önce söylemeliyim ki; 2017'nin başlangıçlarına nazaran yapmak istediklerime dair azimle gelebildiğimi, görebildiğime ve de düşünebildiğime şimdilerde epey mutluyum. Film izlemekte de, kitap okumakta da, her ay bir şeye veya bir şeylere odaklanıp bunlardaki kararlılığımı düzenli şekilde sürdürebildiğime de... Elbet düzenler zaman zaman bozuluyor, ama her defasında bu azimi sürdürmek için geri döndükçe; bu düzen işliyor ve bir bütünde güzel şeylere sebep olabiliyor. Bu seri benim için bu açıdan güzel şeyleri sağlamama sebep oldu. İyi ki yazmaya başlamışım sene başında bu yazı dizisini yani... İyi okumalar... :)

2017'nin Ekim ve Kasım aylarında, Minimalizme sardığım merak üzerine eyleme geçtim... (:




Minimalizm hakkında ne biliyordunuz bilmiyorum ama daha bununla ilgili videoları ve de yazıları okumadan önce bununla ilgili; her şeyden feragat etmek değil, olabildiğince gerekli eşya ile düzeni sağlamak ve böylece hayatın daha kolay olacağını savunan bir düşünce biçimi olduğunu biliyordum... 

Tabi benim bunu bildiğim kadar, böyle olmadığını iddia edenleri de gördü bu gözler daha öncesinde. Ama bende; olabildiğince gerekli olan eşyaları hayatımda tutup, gereksizlerini hayatımdan çıkarmaktan ve gerektiği kadar düzenle yaşamını kontrol etmenin düzgün bir yaşamı sürdürmeye yardımcı olabileceğine inanıyorum... Bu sadeliğin daha sağlıklı olduğu inancı, abartı ve fazlalık hayatımızın her alanında daha büyük sorunlara sebebiyet verebiliyor zira.

Youtube'da izlediğim videolardan beğendiğim iki video var minimalizm üzerine; biri Ilgın Özgan'ın "Hayatı Sadeleştirmek" adlı videosu, diğeri de Melisa Gelis'in "90 Maddelik Minimalizm Denemesi" adlı videosu... Her ikisi de belirli birikimlerini güzel bir dille anlatmış ve Melisa Gelis bu konu hakkında bir liste bile hazırlamış... :)

Öğrendiğim bilgiler, Minimalizm'i "hayatı sadeleştirmek" başlığı altında güzel bir yere koyuyor. Bu da şu demek; vücuduna fayda sağlamayan yiyecek ve içeceklerden, ruhuna zariflikten çok ağırlık veren herşey minimalizmin sadelik öğretisini oluşturuyor. Herşeyin fazlası zarar kısaca; düzensizliğin kendisi, vücuduma fazla gelen ve dokunan yiyecek içecekler, işime yaramayan gerektiğinden fazlası bulunan herşey... 

İşte bu öğretilerden öncesinden de kitaplığımda yeni kitaplarıma kalmayan yer konusunda, aslında kitaplığımda olsa da okumayacağım kitaplarımı tutmak konusunda ısrarcı idim. Esas karara varamamış halde idim işte... Minimalizm üzerine yukarıdaki videoları da izleyip düşününce; hayatımı sadeleştirmeye öncelikle kitaplığımdan yola çıkarak eyleme geçtim... Yerim dar, her daim yeni bir kitabı alabilecek büyük bir kitaplığım yok, ama okumaya da devam ediyorum. Kitaplığımda o kadar yer yok ki, okuyup beğendiğim birçok kitabımı kitaplığıma koyamıyordum. Kitaplığımdan çıkarmak istediğim kitapları gözle bile seçer hale geldikten ve bu gözle seçilen kitaplarım 10 adetten fazla olunca, odamın şeklinin değiştiği Kasım ayında, annemin kitaplığımdan indirdiği kitaplarımı ayıklamaya ve çıkarmak istediğim tüm kitapları da bir kutuya doldurmaya başladım. 

İşte bunların sonucunda, kitaplığımdan çıkarttığım 30 kitabı yakınımızdaki ortaokulun kütüphanesine bağışlamak üzerine kutuladık ve geçen haftanın başında da okula götürdük... Daha öncesindeki haftada da büyük kağıt dosyamda kullanmadığım eski ders notlarımdan arındırmıştım dosyamı... Diyeceğim o ki, küçük bir fayda analizi ile, odamdaki kullanılabilir alanı böylelikle sadeleştirmeye başladım. Zira gözüm yoruluyor, düzenim daha da sağlanıyor. Ve benim bu konuda yazmaya ve de daha arınmaya hevesim var. Düzen güzel şey, az eşya daha çok sahiplik de demek bence aynı zamanda da... :) Siz Minimalizm hakkında ne düşünüyorsunuz bu arada? Benimle paylaşmanızı bekliyorum sabırsızlıkla...

2017'nin Ekim ve Kasım aylarında sıkı sıkıya çalıştığım beş dersimin, 25-26 Kasım 2017 tarihlerinde Ara sınavlarımı atlattım... (Bu dönem okuduğum Aöf Sosyoloji Lisans bölümümde, kalan son 6 dersimin 5'ini alıyorum.)



Bir başlıkta ve iki cümlede anlatılabilen bu konu, garip bir heyecan ve tez canlılık barındırmama sebebiyet veriyor bu dönem bende. Ara sınavlarıma girdim ama son sınavlar olmasına rağmen bir an önce bitmesine dair bir istekle artık biraz sabırsızlık da bulunduruyorum içimde, sınav sonrasında bir inanamamazlık da barındırdım içimde. 

Üstteki resimlerde de gördüğünüz üzere, ara sınavları bitirdiğimiz o gün arabaya bindiğimde yüzümde bir tebessüm ama bir yandan da şaşkınlık vardı. Sınavlarımın nasıl geçtiğinden ve de nasıl hissettiğimden bahsetmiştim o gün esasında buradaki yazımda da. Ama şu hislerimden bahsedemedim bu dönem; 6 senedir devam ediyorum bu bölüme ve artık bitebiliyor olduğuna sevinirken, bir yandan da bitmesini dört gözle beklediğimi hissediyorum. Hani bir şeyi bitirmek üzere olduğunuzu hissedersiniz ama diğer yandan da "ya aslında düşündüğüm gibi gitmez ise işler?" diyerek endişelenirsiniz ya hani! Bu endişe içinde, hem daha çok çabalamak hem de bir an önce sonuca ulaşmak adına stres ve sabırsızlık içine kaldığım bir noktadayım işte. 6 senedir bu bölümü bitirebilmek adına çok çaba verdiğime inanıyorum; gerek hastalandığım sebeple ihmal etmek durumunda kaldım da uzadı, gerekse de bazı derslerimin sınavlarında çabalarıma herhangi şekilde sınavlarımın ilkinde istediğim sonuçla karşılık alamadım ve uzadı işte... 

Velhasıl bitmesini istediğim bu bölüme emek verdiğim kadar, o da beni geliştirdi. Ezdi, büktü ve bir amaca doğru giderken streslerden ferahlıklara çıkardı. Şimdi bitmeye yakın iken ben, ara sıra endişelerdeyim. Razıyım bu sene de stresli-stressiz geçsin gel gitlerde, ama bol azimli şekilde geçsin ve kolayca verebileyim şu son derslerimi de. O diplomanın resmini buraya da koyacağım, evimizin salonundaki vitrine de; zira bu 6 senede, sağlığımdaki gel gitlerin ve durağan veya hareketli anlarının da izi var. Bu güzel bir amaçtı, güzel bir hayalimdi; liseden beri istediğim bir bölümü bitirip, kendimi geliştirmeme de tutunmama da sebep oldu amaçlar dizisine... :)



2017 Ekim Ve 2017 Kasım aylarında 17 film izledim.




Ekim ve Kasım aylarında 17 adet film izledim; 9'unu Ekim ayında, 8'ini Kasım ayında izledim. 1 haftada 11'ini izlediğimde yazısını yazmıştım, 1 Haftada 11 Film İzledim başlıklı yazımda... Ve diğer izlediğim 6 film ise şunlar idi;

Bizim Hikaye- 11.10.2017
İftarlık Gazoz – 13.10.2017
Dans Tutkusu 18.10.2017
Tiffany’de Kahvaltı - Tiffany’s Breakfast – 08.11.2017
Sarı Zeybek – 10.11.2017
Ekşi Elmalar – 27.11.2017

Ancak gelgelelim benim Ekim ve Kasım ayında izlediğim ve bir daha bir daha izlemek isteyeceğim iki film oldu, onu da üstte afişlerini ekleyip yan yana koyduğum gibi bu iki film; Güzel Ve Çirkin Ve Peekay idi... 2017 yılında, en iyi şekilde yerine getirdiğimi düşündüğüm bir madde var ise eğer; o da bol bol film izlemem oldu. Senenin başında ayda en az 8 film izleme kapasitesi koymuştum ki, senenin son ayının içinde bulunduğumuz bu günlerde bunu fazlasıyla yerine getirebildiğime seviniyorum. :) Pk'ı kesinlikle tavsiye ediyorum bu arada; izleyin, Amir Khan benim için candır ya! (:


2017'nin Ekim ve Kasım aylarında en çok dinlediğim müzikler... 


Gelelim Ekim 2017 ve Kasım 2017'de en çok dinlediğim müziklere;

Ekim ayının bana göre sanatçıları hep Karadenizlilerdi. Keşfettiğim şu ki, Eylül ve Ekim'e Karadeniz müzikleri çok yakışıyor. Ama bunların yanında en çok dinlediğim bir sanatçı da vardı ki; adı Emir Can İğrek'ti. Ben kendisinin ilk müziğini Eylül ayında Meromun tavsiyesiyle dinlemiştim, müzik kutusu adlı şarkısı. Ekim ayında da kendisinin tüm müziklerini dinledim, her birini de sevdim... Öyle uzun zaman olmuş ki, yeni birini keşfedip her şarkısını beğenmeyeli; Ekim ayında da Kasım ayında da en çok dinlediğim onun şarkıları idi...


Bir de bunların yanında en çok dinlediğim 3 müzik oldu ve bu 3 müzik benden hepimize gelsin. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Sevgilerimle... :)






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)