30 Ocak 2024 Salı

İki Perşembe, Bir Salı - Aralık 2023 #mucize


2023'ün son ayı bizler adına Mucizelere sebep olacak günlerin başlangıcını yaşattı. Bizler dediğim, Kas Erimesi hastaları... Bunlardan ilki 21 Aralık 2023 idi ama o konuya birazdan geleceğim. :) Öncelikle bu yazıyla bloğuma dönüşüm adına, hem gergin hem de tam hissediyorum kendimi. Buraya yazmaktan geri durduğum zaman diliminde neler yaptığımdan ve neler olduğundan bahsetmeye devam ettiğim instagram adreslerimde aktif şekilde paylaşım yapmaya ve yazmaya devam ettim. Öncelikle beni oralardan takip edebilmeniz adına da belirtmek isterim; @didolatte_ ve @yillargecerkendidem :) 

İyi okumalar ve iyi seyirler... =)



2023 senesinin başından beri ayda bir kez kontrol edildiğim hastane, Bursa Araştırma Hastanesi. Aralık ayına kadar birkaç ay ara vermiştim; gerek Temmuz-Eylül arası 2,5 aylık bir dönemde tam zamanlı çalıştığımdan sebepli, gerekse de düğünler ve tatiller sebepli. 

Rutin kontrollerimi yaptırmaya başladığım Aralık ayının ikinci haftasında, nöroloji doktorum yoktu odasında. O gün izinli olduğu için ona muayene olamadım, ama kardiyoloji polikliniğine girip gerekli tüm kardiyolog kontrollerimi yaptırdım. EKG, EKO ve Holter. Çok şükür hepsinin de sonucu bir sonraki hafta alabildiğimiz üzere çok iyi çıktı. :)

Ama sonuçları almaya uzanan yol öncesinde şu üstteki fotoğrafta gördüğüm kan alma birimi bana bir şey hatırlattı öncesinde;

Hacettepe Üniversitesinde kas uzatma ameliyatıma gireceğim hafta, ameliyat öncesi benden 1 ünite kan aldılar; yaklaşık 5-6 tüp belki ondan da fazla idi. Bu kan alımının sebebi, Amerika'daki gen merkezine örnek olması ve etkili bir tedavi çıkar ise listeye alınmam adına bir başvuru niteliğinde olacak denildi.

Diyeceğim o ki; o kan tüplerine ne oldu bilen yok! Bir daha ne sonucunu alabildik, ne de bize elle tutulur bir bilgi verebildiler. Önce kan kayboldu dediler, sonra araştırmaya kalkınca sonuç geldi ama biz kaybettik dediler. Sonra da sonuç zaten belli, bu kız akraba evliliği ondan dediler! (Oysa ki taa o zamandan bildiğimiz ve bu sene de netleştirdiğimiz üzere, anne babamın uzak akrabalıkları mesele değil; zira hastalığımın sebebinin gen bozulumundan olduğu söylendi nihayetinde, yine.) 

Neyse, konumuz şu ki; o gün bir tedavimin çıkması umudumuzu ve buna dair hevesimizi bu koltuklarla hatırlayıp, bir kez daha "Rabbim lütfen bir tedavimiz olsun bizim de, bir çıkış yolu ver bize de." Dedim. Ertesi hafta Perşembe günü, 21 Aralık 2023, o haberi aldık; o mucize başlangıca götüren yeni ilacın çıktığına dair bilgiyi aldık doktorumdan... :)


Gelelim 21 Aralık 2023 tarihinde aldığımız o mucize habere...


Sabah erkenden gittiğimiz hastanede önce Kardiyoloji doktorumdan rutin olarak kalp rahatsızlığıma dair yaptırdığım test sonuçlarının temiz haberini aldık ve Nöroloji randevumuza gittik. Yaklaşık 3 aydır kontrole gidemiyordum, durum da stabil olduğu için yaz ve sonbahar yoğunluğu ve rehavetine kapılmış olarak "gideriz" diyorduk. Nihayet 21'inde Noröloji kontrolüme de gidebildik, tam da zamanında gitmişiz... :))

Doktorum daha merhaba kısmını bitirir bitirmez "iyi ki geldin" dedi. Ardından da hemen ekledi; "Beklediğimiz ilaç geliyor Didem, senin için de hemen ilaca başvuracağız." Dedi. Önce bir afalladık, bahsettiği ilacın 2023'ün başında gelmesini beklediğimiz ilaç olduğunu hemen anlayamadık.

- Hangi ilaç hocam? Dedik.
- Hastalığınızın seyrine etki edecek ilaç. Nihayet haber geldi! Dedi.

İnsan böyle bir şeyi ilk kez yaşarken gerçekten afallıyormuş, böyle sersem olduk annemle bir; sevinsek mi, sakin mi kalsak? Hayal kırıklığına uğramaktan çok korkuyor nicesini yaşayınca insan... Senelerdir beklediğimiz başlangıç, rutin bir kontrol sırasında geldi. Asuman hocamın bir senedir takip ettiği kas hastalarındanım ben de. Yaklaşık 18 yaşımdan beri, 18 yaşıma kadar ciddiyetle kontrol edildiğim Hacettepe Üniversitesindeki gibi yeniden bir sene boyunca kontrol altında idim... Böyle düşününce mucizenin nasıl da kapsamlı ve Rabbimin seyrinde olduğunu hissediyorum, bir bilseniz! =))


O gün doktorumu kapısı önünde öyle çok bekledim ki, "Mutluluk Sen Hayatını Değiştirince Gelir" isimli kitabımı sıramı beklerken bitirdim! :))

Doktorum bize süreç ile bilgiler verdiğinde, beklediğim her ana değdi! Kitabımın ismi bile nasıl manidar. Kapı önünde kendime sürekli şunu diyordum "Didem, sakin kal. Sabırsız olma, büyüdün ve önünde kontrole giren insanlar var. Muayenesi olmadığı halde girenler de var, kimine söylüyorsun kimisi dinlemiyor bile. Ama gel sen sinirini bozma. Sıkılsan da sıkılmasan da, zamanın gelince gireceksin sonuçta."  Bakın bu da benim kendimi değiştirme stilimdi, mutluluk böyle geldi... (:


Aralık ayı bitene kadar, bir salı bir perşembe daha hastaneye gittik geldik. Doktorumun ilaç istem raporumuz için istediği tüm belgeleri hızla doldurmaya başladık böylece. İstediği raporlar; raporlu röntgen, kan tahlili, iğneli EMG ve gen testim idi. Röntgen ve kan tahlilim harici hepsi mevcuttu zaten ama röntgenin raporlanması ve de doktora iletmemiz de bir hafta zaman aldı. En son 4 Ocak Perşembe gününe kaldı işimiz, hem raporu yazması hem de dosyayı teslim etmesi işlemi vardı. Bize raporu tamamlaması, doktorum ve hemşiresine de yazması kaldı. Onlar raporu yazdı ve elimize verdi kağıtları, biz de 2 doktora daha imzalattık ve doktoruma teslim ettik.

Ha bu arada; 21 Aralık günü doktorumuzun araştırma hastanesinden İnegöl devlet hastanesine görevlendirmesi çıktığını öğrendik. Onun gitmesi bizim kontrollerin ve ilaç raporumuzun yarıda kimsesiz kalması demekti. Çünkü tüm Bursa'da kas hastalıklarıyla ilgilenen uzman doktor bir tek Asuman hanım var. Üniversite hastanemizde Uludağ Fakültesinde de illa ki vardır ama maalesef üniversitelere girince çıkmak mümkün olmuyor, muayene olduğum doktorlar arasında orada da senelerce direkt ilgilisine maalesef ulaşamadım. 

Hal böyle olunca, 26 Aralık 2023 günü bir imza kampanyası başlattım; daha o tarihte bile birçok hastası bilmiyormuş ki, sabahtan akşama Asuman hanımın tüm kas hastalarıyla beraber "çok fazla imza alamasak da" ilgili merciilere duyurduk sesimizi çok şükür. Akşamına güzel haberi aldık, doktorum bizzat bildirdi "başardınız, listeler yenilendi ve gidişimi iptal ettiler." dedi. :) Biz doktorumuza da sahip çıktık bu arada yani, bunun da sevincini paylaştık 28 Aralık Perşembe günü gittiğimizde. İşte üstteki fotoğraf da, o günden. Bahsettiğim doktorumla bir fotoğrafım bile yok, diye çektirdim. Hem instagram aileme tanıttım hem de kendime ve hayat günlüğüme de bir hatıra bıraktım böylece... :) Bu başarı hepimizin ama 28 Aralık günü hastaneye gittiğimde teşekkür eden doktorum dahil herkesle daha da iyi hissettim kendimi vallahi. İyi ki varız, birliğimiz ve beraberliğimizle... =)

Peki Bu İlaç Nedir ve Ne Gibi Etki Edecek? Dersek;


4 Ocak 2023 Perşembe günü gidip raporu hazırlatıp imzalattık ve teslim ettik, Gemlik'ten bir kas hastası arkadaşımla beraber işlerimizi hallettik. İşte o gün bugündür haber bekliyoruz; ilaçla ilgili haber doktorumuza gidecekmiş önce, o da bize sonrasında böyle haber verecek. Bekleyişimiz en 1-1,5 ay sürer tahminimce dedi, ama Türkiye'ye ilk defa geleceği için biraz daha bekleyebilirmişiz. Henüz o da belli değil hani. Ama en azından bir ilacımız var, buna da bin şükür. :))


Biz hastalıklarımızı öğrendik öğreneli bu zamana kadar fizik tedavi haricinde hiçbir tedavimiz yoktu. Hastalığın seyrini durduracak bir ilaç bile yoktu. Bu ilaç şimdilik tümden tedavi kapsamlı olmasa da, hastalığımızın yıpratıcı etkilerini azaltmakta fayda sağlayacak bir ilaç olacakmış. Doktorumun da dediği gibi "Hiç ilacınızın olmamasından iyidir Didemcim." Kesinlikle böyle düşünüyorum... :) 

Amerika'da kullanmaya başlayanlar arasında, Duchenne ve Becker hastalıklarında omurga eğriliklerinde iyileşmeler görüldüğü ve de ayağa kalkamayan hastaların daha iyi seviyede seyrini koruduğu görülmüş. Bu ilaç geldiğinde bize de aynı seyrini göstermesi için elimizden geldiği kadarıyla fizik tedavilerimizle sürece başlayacağız inşallah! =) 

Kendi düşüncem şu ki; belki de SMA hastalarının ilacı gibi geç vakitte gelebilecek ilacımız, ama nihayetinde bizim bir umudumuz var! Bu bir başlangıç, öyle ki ilerleyen süreçte ilacımızın daha iyi seçenekleri çıkacak ve daha iyiye gidecek hastalıklarımızda tedavi süreçlerimiz. Misal doktorumuz "deri altından enjekte edilebilen protein dizilimlerinden" söz ediyor. Artık bunu söz edebiliyor olmamız bile öylesine mucizevi ki, Rabbimin izniyle oluyor güzellikler. Ona olan inancım ve güvenim öyle büyük ki, hep dedim dedik "Ondan geldi, Rabbim bize çaresini de verecek. Yaşamamızı istediği sınavlar adına sabretmeyi bileceğim, bileceğiz."


Tüm bu anlattıklarıma rağmen umut edemeyenler de var ama...


Bu haberi öğrendik öğreneli fizyoterapistim aracılığıyla duyan ve duyduğu gibi bizi arayan hasta yakınlarına da doktorumu ve bu süreci anlatsam da, birkaçı doktora gidip başvuru yapmayı bile reddetti. Anlamaya çalışmıyorum, bazıları umut etmekten öylesine korkuyor ki; yaşadığı süreci bildiğim için, umut etmekten korkuyor, biliyorum. Ama korktukça da dibe çöküyor insan, cesaretimizi asla kaybetmemek gerekiyor; ben bunu biliyorum. Ben Allahın gönderdiği çaremizi denemezsem, nasıl "Rabbim bize yol göster" demeye devam edebilirim? diye düşünüyorum. İnsan, "ya o ilaç işe yarasaydı? Biz neden denemedik ki, o kadar veriye ve güvendiğimiz doktorumuza rağmen?" Demez mi? Der.

Yani, biz kadar cesaret edemeyenler de var. Süreçlerini bizler gelişme alırsak başlatmayı uygun göreceklermiş. O kadar geç kalmayı göze alabilenler var; daha kötüsü olabileceğine inanıp, ya iyisi olmazsa diye denemekten korkuyorlar çünkü. Allah hepimizin hakkında hayırlısını eylesin inşallah...


Velhasıl; 2023 Aralık'ı bizim için İki Perşembe Bir Salı, mucizesiyle geçti gitti. =) 

Mucizeler ansızın gelirmiş, gelen mucizeyi Rabbimin lütfuyla aldık kabul ettik! Sabrederek bu sürecin gidişatını d sizlerle paylaşacağım. 

Bu kadar geç yazısını yazıp toparlamam da, instagramda günü gününe bu konuları anlattığım için zaman aldı. Artık buraya yeniden dönmeye cesaretim var, birileri daha duysun ve umarım başlangıç yapmaya cesaret bulabilsin istiyorum. 

Umudumuzdan, çabamızdan ve de denemeye cesaret etmekten başka neyimiz varsa elimizde; sımsıkı sarılalım ona. Duranın, bekleyenin ve de sabretmeyenin kaderine katkısı ne ola? 

Hem ne demiş Yunus Emre; "Kader gayrete aşıktır." Rabbim bizlere hayırlı yazılar yazsın inşallah... Amiin. 


Okuduğunuz için ve orada olduğunuz için teşekkürlerimle ve de yeniden görüşmek dileğimle... =)


3 Aralık 2023 Pazar

3 Aralık 2023 - Engelli Köşe Yazısı #1


Dün gece karar verdim, bugün adına böyle bir yazı yazmaya. "Neden Paylaşıyorum" başlıklı yazımı yazarken bir yerde şöyle demiştim çünkü;

"Şayet aktif bir grubun içerisinde iş hayatı düzeninde bir köşe yazarlığı yapıyor olsaydım, onları paylaşıyor olacaktım. Yani sadece işim olduğu için daha net benimseyecektiniz bu durumu. Ama resmiyete göre bu bir iş değil ama ben bu durumu kendi kendime kazanç sağladığım alan olarak görüyorum. Çünkü ben hayatımı bu şekilde ilerletmek istiyorum!"

Oldum olası yazmayı çok sevdim ve bu bloğu her sene ilerletmek adına kendimle savaş veriyorum. Başaramıyor görebilirsiniz, çok normaldir ama burası beni büyütüyor; herkes tarafından görünür olamasam da, ben kendi adıma çok şey başarıyorum burada ve kendi hayatımda...


Bugün 3 Aralık 2023, yine bir Engellilerin farkındalık günü... Her sene kendimi tekrarlıyor olabilirim ama bir adım ileri dahi gidemiyoruz ne yazık ki, o sebeple yılın 364 gününe inat netlikle anlaşılmaya bugün ve yarın uğraşıldığımız ama "hı hı tamam"dan öteye geçemediğimiz üzere, saltanatı sadece 1 hafta süren azınlık kesimin o malum haftası içindeyiz yine...

Değerlendirmek istediğim üzere bu sefer de böyle bir yazı yazıyorum, bir köşe başlatıyorum aklıma geldikçe anlatmak istediklerimi yazmak üzere...


Şayet başarabilseydim, ayakta ve dimdik iş hayatının içerisinde yazar olmak isterdim hep ben. Ya da iyi bir anlatıcı... İnternet aleminde bulunmamın bir sebebi de bu ya işte, anlatmak sizlere; konferanslarda ve terapi odalarında olamasa da... 

Daha çok küçüktüm, bir hastalığa sahip engelli bir birey olmanın zorluklarını en derinden yaşamaya başladığım seneler "arkadaşlarımla yaşadığım zorlu zamanlarda" rehber öğretmen kavramı ile tanıştım. 

İşte daha o ilkokul çağımda rehberlik öğretmeni olmak istedim ben. En büyük amacım, bütün velilere "benim gibi engellilerin hayat içerisinde yer almak için canla başla nasıl çabaladığımızı anlatmaktı". 

Konferanslar vereceğim büyüyünce diye hayaller kurardım hep, hepsinde de

"engelli çocukların okullardaki varlığı korkulacak bir durum değil, hiç kimsenin hayatını tehdit etmez." Demeyi düşlerdim...

Ben bunu herkese kavratmayı o kadar çok istedim ki, niyetim hep "tek bir engelli çocuk ve ailesi daha" akran zorbalığı yaşayıp üzülmesin!

--> Sonra zaman içinde bir blog açtım senelerdir anlatmaya uğraşıyorum işte.

Engelli nedir, ne değildir? Nasıl bir insandır, nasıl davranılmalı ve en çok da nasıl davranılmamalıdır... Bence, bizce ve bizim gözümüzden...


Engelli bir köşe yazarı var mı, bilemiyorum. Ben baktımsa da bulamadım! Bize dair düzenli anlatım yapan anlatan kimseler yeterli ölçüde bence yok. Etkili bir köşe yazarı olarak bahsediyorum! 

O sebepten dün gece böyle bir köşe yazısı serisi başlatmaya karar verdim. İlk konumuz da 3 Aralık yeniden...

İnstagram hesabımda bugün dediğim gibi, o malum gün yine geldi ama ülkemde maalesef varlığını tam anlamıyla yaşayamıyor senelerdir... 

Öncelikle 3 Aralık'ı kutlanacak bir şey sanan belediyelerimiz var bizim, engellileri ve engelli ailelerini o günler için eğlendiren ve de hediyelere boğan büyük adamlarımız var 3 Aralık'larda... Peki 3 Aralık'tan sonra? Kim var engellilerin yanında, zor durumunda ve görülmeyen kişiler olarak yer aldıkları okullarda? 

364 gün boyunca biz engelliler veliler ve öğrenciler tarafından kabul görmeyen engelli bireyleri konuşuyoruz mesela. 

Sonra "engelli park yerlerine konulan arabaları konuşuyoruz". Hala...

Daha sonra "ülkemizin her cadde ve yol üstündaki engelli rampa önlerine konulan arabalarımız veya o rampaları işgal eden esnaflar ve inşaat alanları var." İnsanlarımız asla anlamıyor, engellilerin sokaktaki yerlerini hep görmezden geliyor... 

Dükkan önlerinde, apartmanlarda, asansör sıralarında; hep düşünülmeyen, önemsenmeyen engelli grubudur mesela! Okullar, sosyal alanlar ve toplumsal bölgeler "genel itibariyle engel durumu olmayan bireylere yönelik"! Neden acaba?


Engellilere gelince; 

3Aralık'tan 3 Aralık'a "her sağlıklı birey engelli adayıdır." denilerek unutulmaya uğraşılıyoruz Türkiye'de hala.

Çalışma hayatında hala engel oranına ve hastalık durumuna göre ayarlanan bir çalışma standardımız da yok.

Zorunlu engelli çalıştırma kanunu mevcut, ama kanun içeriği fazlasıyla eksik olduğu için; bedensel işçi çalıştırmak isteyen firmalarla istihdamı sağlanıyor engellinin, hem de normal bir çalışan edasında çoğunlukla! Bol mesai, bol mobbing ile.

Sosyal hayatın içinde eğitim alanında ve sosyal alanda yerimize gelince, yok denecek kadar az. Bu anlamda size okulum bittikten sonra nasıl kurslara gidemiyorum anlatabilirim, seve seve. Yıllar sonra şu dönem bir kursa kayıt olabildim ilk defa misal, ama çok zorlukla gidiyorum. Nedenlerini anlatacağım yine...


Tüm bunlar için böyle bir yazı dizisi olmalı dedim işte. Bugün de dediğim gibi; 

"Ne zaman ben ve benim gibi engelliler "Türkiye'de artık engellilik kavramı tabu olmaktan çıktı" deriz; o zaman kutlarsınız, kutlarız."

Şimdi farketme ve harekete geçme zamanı olmalıydı, mecliste engelliler konuşulmalı ve sene içerisindeki düzenlemeler listelenmeliydi ya! Sahi, yine neden bize görünmezlik pelerini giydirildi bu sene? :) acaba şimdiki sebebi neydi?


Velhasıl;

3 Aralık dünya çapında gündeme gelen bir farkındalık günü. Türkiye'de 365 gün boyunca gerekli yaptırımlar uygulanmadığı ve özen gösterilmediği için "ekstra önem verilmeye çalışılan, ancak başarılamadığı üzere engelli topluluğun pohpohlanıp geri kalan 1 sene boyunca unutulduğu bir gün" ne yazık ki!

Bu bir başlangıç yazısı ve ben bu yazı dizimde şehir şehir gezip anlatamadığım engellilik kavramı üzerine yazmayı planlıyorum sizlere. Bu hafta olmasının yegane sebebi de, biz engellilere en çok ilgi gösterildiği zaman dilimi olduğu için maalesef. 


Yani her türden insanın biz gibi insanların farkında olunması adına oluşturulan bugün adına, önemsiz görüldüğümüzün farkında olduğum gün. 


Umarım bir şeyler değişir zamanla, özellikle de benim yazdıklarım ve dilerseniz sizin yazdıklarınızla...

 Sevgilerimle... :)

Neden Paylaşıyorum? - 2 Aralık 2023

Bugün sorgulamama sebep olan durumlar oldu, kendimden ne kadar emin olsam bile sorgulatıyorlar işte... Neden Yazıyorum, neden paylaşıyorum, neden sosyal medyadayım??



Bunları kendine soran yüzlercesinden biriyim ama ben cevaplarımı da çok iyi biliyorum. Okumak isterseniz, beni saçma bulan ve bazen iyi kötü her türlü enerjimi gereksiz bulup rahatsız olan olmayan herkese ilk ve son açıklamamdır!

Ben oldum olası yazmayı çok seviyorum, son senelerde işim gereği fotoğrafların ötesinde video çekme durumuyla da barış sağladım; bu benim işim oldu, öyle benimsedim. Hayat düzenime eklemekten memnuniyet duyduğum esnadan itibaren de, beğenen beğenmeyen çok kişi oldu. Normal olarak tabi!

BUNU KENDİME EPEYDİR İTİRAF EDİYORUM; Ben video fotoğraf ve benzeri oluşturduğum  görseller ile yazmaya paylaşmaya ihtiyaç duyuyorum. Çünkü okunmak ve belki de görülmek hoşuma gidiyor...

Ama siz bu kadar kendinizden eminken ve sorumluluğunuzu daima ele alırken, birileri sürekli "neden" diye sorguluyorlar? Ben de onları sorguluyorum tabi, bu sizi neden ilgilendiriyor?

👉👉 Bazıları fikrini belirtmek ister, okutmak,  konuşmak ve de konuşulmak... Şayet aktif bir grubun içerisinde iş hayatı düzeninde bir köşe yazarlığı yapıyor olsaydım, onları paylaşıyor olacaktım. Yani sadece işim olduğu için daha net benimseyecektiniz bu durumu. Ama resmiyete göre bu bir iş değil ama ben bu durumu kendi kendime kazanç sağladığım alan olarak görüyorum. Çünkü ben hayatımı bu şekilde ilerletmek istiyorum! 

🙏 Video üretmek istiyorum; anlatmak, anlaşılmak, görülmek, duyulan olmak istiyorum...

Günümüz gelişen teknolojisinde şu koca dünyada yalnızım farkında mısınız?? Sizler gibi aktif bir hayatın içinde değilim; sağlığım, Türkiye'deki hayat koşulları, çalışma şartları buna el vermiyor!

👉 Yazıyorum, yazdıklarıma aldığım cevaplarla sosyalleşiyorum. 

👉 Hayatımı size baktığım çerçeveden ve olduğum durum içinden videolarla ve seslerle anlatıyorum, ben gibi nice engellilerin ülkem şartlarında nasıl gelişmeye uğraştığını görün istiyorum!

👉 İçimden geldiği gibi, güldüğüm eğlendiğim ve bakım yaptığım videoları çekiyor ve paylaşıyorum; ÇÜNKÜ TÜRK TELEVİZYON TARİHİNDE GÖSTERİLEN ENGELLİ KAVRAMINDAN UZAKLAŞIN, GÖRÜN VE GERÇEK BİZİ ANLAYIN İSTİYORUM...

👉 Bu hayatı sevdiğimi söylüyorum, yaşamdan tat aldığım şeyleri yaparken; örgü örer, müzik dinler, yazı yazar, kitap okur, bakım yapar, arkadaşlarıyla eğlenir kısacası "yaşarken" video veya içerik çekiyorum = ÇÜNKÜ BUNU YAPMAK İSTİYORUM. BUNDAN YANA ÖZÜM İLE YANLIŞ BİR ŞEY YAPMADIĞIMI DÜŞÜNÜYORUM! 

👇👇

Sorguluyor isen, yapmasın istiyorsan, uzun yazma kısa yaz diyorsan veya videolarımı saçma buluyorsan; BUNLAR DA SENİN ÖZÜNLE İLGİLİ. İstemezsen izleme diyorum, kapat sayfamı çık buradan lütfen okuyan ama aslında görmek istemeyen insan. 

Ama dönüp bana, yaşımı koşullarını kendi görmek istemediğin başka şeyleri "yapma, etme, saçmalama" içerikli cümlelerle empoze etme...

Yaşımı sorun ediyorsan 31 yaşımda olduğuma göre yaptıklarımı "ki yaptığım sadece yazmak, çalışmak, hayatımı idame ettireceğim şekilde üretmek, mutlu olduğum şeyleri yapmaya devam etmek"; çok net farkında olarak, yaptığım her şeyin sorumluluğunun bana ait olduğunu biliyorum.

3 Aralık arifesinde Yazıyorum yine, tesadüfe bakın; ben yine görünür olacağım işte. Sadece bu zaman diliminde görünür olacağım. 

Bu kız niye video paylaşıyor, bu kız neden İçerik üretiyor, bu kız neden buna ihtiyaç duyuyor, bu kız neden böyle diye sorguluyorsan dön ve kendine "bundan neden rahatsız oluyorsun" bir sor lütfen.

Çünkü yaptığım bir şey bir grubu rahatsız etmiyor, tehdit etmiyor ve engellemiyorsa, bu sadece benimle ilgili.

🤔 Sahi neden rahatsız oluyorsunuz bir kişinin hayatında yaptığı işlere dair ilham olmaya, paylaşmaya, anlatmaya, anlaşılmaya ve de olduğu gibi davranmaya çalışır olmasına karşı? 

Buna dair cevabınızı verebiliyorsanız eğer, memnun oldum sizin adınıza. Ama şayet hala soruyorsanız, 

"kaç yaşındasın, neden bu kadar çok paylaşım yapıyorsun ve burayı bu kadar kullanıyorsun ki?" Diye; 

Yazımı baştan sona tekrar okuyabilirsiniz...

Diyeceklerim bu kadar.

Sevgilerimle ve görüşmek üzere... 🙏

1 Aralık 2023 Cuma

"Yazmayı" Düşünüyorum


Bu sıra yazmayı düşünüyorum...

Herhangi bir şeyi değil, basbaya yazma olgusunu düşünüyorum. İçimdeki hisler konuşuyor sanki yazıyorum gibi beynimde bir kalem oynuyor, bazen o kalemi tutan elim yoruluyor hop bir klavye oluyor... Yazıyorum işte ama kimse okuyamıyor, içimden konuşmuyor içimden yazıyorum... Garip ama gerçek, bazen bu tarz düşüncelere dalmamın ertesi çok güzel oluyor; bazen de bunları yazarsam çok kişiyi üzerim deyip susturan ben olduğum için çok üzücü oluyor. Çünkü sadece içimdeki yazıları ben okuyorum...

Tamam, ben yazıyorum hepimiz okuyoruz ama bu sefer bunu ben yazmadığım halde ben okuyorum gibi oluyor.. 🙃 Anlayan çoklu etkileşim versin mesela bu gönderime. Neden derseniz, hiç öylesine... 🙂

Neyse, yazmayı düşünüyorum dedim ya; klasörler dolusu yazılar var içimde, bunları raftan indiriyor bazen geceleri biri. Geçmiş zaman veya şu seneye dair konular...

Mesela bu sene 2024'e şu kadar kaldı bu kadar kaldı diye sayan bir sekreter var içimde! Ya bir sus kızım, yazıp gönderiyorum onu hep. Elimden geleni yaptım ben, bu seneyi çok iyi geçirdim ve geçiriyorum. "Ne yapayım, son iki haftadır hastayım ve halim yok; eklemlerim uzun uzun klavye tuşlarına basamıyor ve ben bloğa kısa kısa şeyler yazmaktan çok sıkıldım!" Diye mail atıyorum ona içimde. "Tamam efendim" diye cevap gönderiyor. Söz veriyor kendince susmaya ama susmuyor...

Neyse, dönüyorum başka bir yazı yazıyorum ben de içimde; "bugün solunum aletime çalıştım, yorgundum ama egzersizlerimi de olduğunca yaptım." "Örgü örmek beni çok rahatlatıyor, onu dinlene dinlene de yapsam uzun süreli kasmıyor artık beni" diye yazıyorum. İçimde upuzun bir yazıyla anlatıyorum bu mevzuyu..

Ta ki araya bir öksürük karışıyor, burun silmeler falan; off diyor içimdeki yazman, "duyamıyorum seni.." Çekip gidiyor sonra, ben sakinleşince ve örgüye dalınca geri geliyor. Ben söylüyorum o yazıyor. 

"Şimdi ben yazıyorum ama bak nasıl diziliyor cümleler, dön sonra sen de e mi bu güzel kurgulara" diyor. Aklımda bir hikaye oynatınca ona, etkileniyor garibim; Ta ki bir sonraki öksürük gelene kadar konuşuyoruz.

Diyorum ya, içimde yazıyorum bu aralar. Günlerim bir iyiyim, bir değilim diye diye geçiyor. 🥰

Sahi siz nasılsınız?


Ben bu ara yorgunum, her anlamda ama... Bedenim dursa beynim durmuyor, beynim dursa bedenim rahatsız oluyor; derken hiç tam dinlenemiyorum gibi hissediyorum kendi adıma.

Bir insan kendini dinlemekten yana yorulur mu? Ben arada ciddi anlamda yoruluyorum, öyle hissediyorum ki; bir doktor açıp baksa kafamın içine 10 gün rapor yazar ve bir de asistanlarına sıkı bir talimat verir gibi hissediyorum. 

Der ki; "Bu kızın kafasını biri sustursun, yazamadığı için zaten çok yorgun. Susturun ki doğru dürüst yazsın içindekileri sonrasında..." Bir insanın kendi beyni yazacakları ile ilgili sorgular mı kendisini ya, niye düşünüyorum bazen hiç algılayamıyorum! Çok iyi şekilde kendimi kontrol edebildiğimi düşünürüm oysa, bu konuda beynim "Aman onu öyle düşünme. Aman ha, onu öyle yazma. Boşver ya, onu da yazma!" Diye diye yiyor kendi kendini. Yani beni!!!

Bunu neye benzetiyorum biliyor musunuz; çok sevdiğim fantastik kurgu bir kitap ve onun filmi var, adı Göçebe yani The Host. Uzaylılar dünyayı insan bedenlerine dünyaya iyiliği yaymak üzerine "göçebe" canlılar yerleştiriyorlar. Bu canlıların içine giren göçebeler beden içindeki ruhları ekarte ederek öldürüyor. Şayet içindeki esas ruh direnirse, bir bedende iki ruh yaşıyor. Çatışmayı düşünün işte. Ya esas ruh galip gelecek ya da göçebeler.

Bu göçebeler özel hastanelerde tutuluyor, hepsi içinde yaşadıkları tüm insanlığı ele geçirmek üzerine programlı. Ama direnen ruhlarla esas beden içindeki ruhların uzlaşmaları ile bu çatışmayı başlatan takıma karşı bir direniş başlıyor "Melanie" isimli bir kızın bedeninde görevlendirilen Göçebe varken direnen Melanie ile...

Hah, o içine göçebe yerleştirilen kişi benim bazen sanki. Şu an durumu biraz da ben dramatikleştiriyorum, kabul ediyorum ama beynimde gerçekten sorgulayan her iki taraftan da konuşanlar var. Tabii bu durumda iki ruh, iki ayrı kişilik vs yok! Tek fark bu... Psikolojik olarak kişilik bölünmesi vs yaşamıyorum ama kafamdaki konuşmaları fazla canla başla hissediyor ve ciddiye alıyorum...

Yalnız değilim, bunu da iyi biliyorum. Basen konuşturmamız gereken yerleri susturup gereksizce içimizden konuşuyoruz. İşte bu ara bu durumlarla baş başa kalmak durumunda kalınca örgü örmeye ve bir şeyler izlemeye daha çok sarılır oldum. Geçmeyen şu hastalık yüzünden çıktı bakın bu yazı. Ama o da geçecek, öyle ya da böyle ya; beni besledi de gidiyor bence. 

Varolan her şey bize bir katkı sağlar da gidermiş, Mavişimin ölümü ile başlayan sorgu mesaim bu hastalıkla boyut atladı. Tek avuntjm hepsi besledi ve besliyor beni. Ama öyle ama böyle. 

Üstteki ağaç görseli, Mavişimin yattığı yer. Perşembe günü (28.11.2023) 2 haftadır evden çıkamayışımın üstüne ilk evden çıkışım idi. Baktigim ilk yer onun gömülü olduğu ağaç diplerine ve o ağaçlara bakmak oldu.

Anlam denen şeyler nasıl da geniş olgular içeriyor. Bir ağaç bambaşka anlam bambaşka tutunma ve sevgi mercii oluyor. Maviş de bana bir şeyler katmak için vardı. Varolan herşey gibi bana katkısını yaptı ve gitti. Bu hastalık da geçecek, şu düşünceler de ama katkıları işte bu yazı olacak; yarın öbür gün birine belki destek. Umarım. 

Yani geçecek diyorum; gelen her türlü iyi kötü her şey geçecek. Şimdi öksürükler ile yorularak geçirdiğim geceler sebepli beynim yorgun oluyor haliyle günlerdir. 

Düşününce başlıyor her şey. Düşünceler eyleme geçince de böyle yazılar oluyor. Hep eyleme geçebilmek dileğimle, görüşürüz... :)

4 Kasım 2023 Cumartesi

Bir Kuş Konsa...

Buraya dönmüşken yer yer günlük olarak da kullanacağım sanırım, böyle derin iç çekmelerim vardı bugün. Triflo kullanmaya başladım. Ölümle değil, ölümün ardında bıraktığı boşlukla savaşıyorum sadece. İçselleştirmemeye çalışıyorum, ama birkaç ay önce bir video görmüştüm;

- Bana "bir gün ölürsem" dedi.
- Yanlış söylüyorsun, "Bir gün ölünce, olacak o cümlenin başı" Dedim ona. Ölümü cümlelerimizde bile öteliyoruz ama bu hepimizin kaçınılmaz gerçeği!

Diyordu...


Bu ara bu durumla yeniden yüzleşiyorum. Daha geçen sene amcamı kaybettik, o zaman da sorguluyordum ve yeniden geri döndüm. Ertelediğim her şeye yönelmeye başladım yeniden. Hayır, bu sefer 1 sene geçti hadi sal kendini olmayacak inanıyorum. Bizzat yanımdan uçtu gitti bir kuş bu sefer, bizzat evimden yeniden. Allahım hayırlı yazılar yazsın hakkımızda, sevdiklerimizi korusun kollasın inşallah... Son 3,5 ayda saldım kendimi, bazı noktalarda ama yüzleşiyorum yine kendimle ve hayatla...

Ne üzerine konuşuyor diyenler için, buradaki yazıma bakabilirsiniz. Bugün 4 senelik kuşumun hayatımızdan gidişinin üçüncü sabahına uyandık...

Bahsettim dün de, sitemizin içerisindeki ağaçlardan birinin dibinde yatıyor Mavişim ve o tarafa bakmak beni rahatlatıyor biraz olsun. Yine de benimle demek içimden geliyor, diye...

Bugün de bir kuş görmek çok istedim, Mavişimi görmeyi özledim. Konsun istedim balkonumuza, bunu istedim Rabbimden; bir kuş konsun Rabbim diye dua ettim... Fotoğrafta görünen kuş kondu yarım saat içinde. Birkaç bakışımdan sonra o ağaçların tarafından bana doğru geldi. Baka baka yurudu mermer üzerindebenim tarafıma. Bana bakıyordu bence, bir dakika kadar kaldı ama o bir dakika çok iyi geldi! Rabbim teşekkür ederim, diye ağladım. Al kuş dedin sanki; sanki onun gözüyle bakıyor bana bu kuş, yani sen bana dayanma gücü veriyorsun Rabbim. Teşekkür ederim dedim, çok şükür bana bu işaret gibi gelen anı yaşattığın için dedim...

Bugün şarkımız başlıktan da anlaşıldığı gibi, Feridun Düzağaç'tan Düşler Sokağı, hepimize gelsin...


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...