29 Nisan 2013 Pazartesi

Fotoğraflarla 1 Haftam - #3


Fotoğraflarla 1 Haftam'ın ilk yazısını burada,

Fotoğraflarla 1 Haftam'ın 2. yazısını da burada bulabilirsiniz...


Bu hafta yine bol fotoğraf ile geçen bir haftaydı benim için. Ve epey de yoğun geçti yine. Aslına bakarsanız, düne kadar nasıl geçtiğini anlayamadım. Bir baktım Pazar oluvermiş. :)


Geçtiğimiz Haftaya, Birey Ve Davranış dersinin, Vizeye dahil olan son ünitesine çalışmak ile başladım. 
Bu hafta Vizelerim var, Bir Aöf Öğrencisi olarak.
İyi dilekler kabul edilir.

Önümüzdeki Cumartesi bir oturumda 4 ders, Pazar günü de 1 oturumda 3 ders olmak üzere, sınavlarım olacak haftasonu. 
Bugünden itibaren Son 4 gün yani...


Bir önceki haftadan Annem Kağan'a yürüteç almıştı. :) 
Kağan yürüteçde de öne gitmek yerine arkaya doğru gidiyor. 
Bu görüntü Kağan masanın altında iken çekildi, girerken kafasını vuracak diye çok korktum. 
Ama girerken kafayı vurmadan girmeyi başardı, şükür. 

Ben vizelerden geçemezsem bu şebeğin yüzünden geçemeyeceğim. 
Baksanıza ders çalışırken rahat durmuyor, tüm dikkatim ona yöneliyor. :D



Bu da 23 Nisan Sabahında çektiğim bir fotoğraf. :) 
Bu 23 Nisan, Kağan'ın ilk bayramıydı. 
Annemin de Kağan ile geçirdiği ilk doğum günüydü. :)

Bu 23 Nisan hepimiz için ilklerin yaşandığı bir bayram oldu daha doğrusu. :)


23 Nisan Etkinliklerine hazırlanmış bir çocuk görüyorsunuz şu anda.

Annesinin (yani ablamın) çalıştığı yerin 23 Nisan Bayramı için etkinliklerine gitti annemle.

Gömlek üzeri süveter yakışmış ama değil mi? :) Erkeklere yakışıyor bu tarz giyim bence. :)



Annemin doğum günü olması ve Kağan'ın da ilk 23 Nisan'ı olması nedeniyle, 23 Nisan akşamında bu görüntüler hakimdi evde. :)

Babam Salı akşamı 4 gün önceden planladığımız gibi süpriz şekilde geldi, ablamlara. :) Sonuç, ailecek geçirilen güzel bir akşam oldu ve geriye bu güzel görüntüler kaldı. :)



Dersten fırsat buldukça bu sıra okuduğum kitabım,
Gökyüzünün Üzerinde 3 Metre...

Tam sardı kitap beni, ama fırsat bulamıyorum şimdi de fazla. Vizeler bitse, rahatlayacağım biraz sanki... :)



Bu Perşembe sabahı yatağımda küçüğümle reklam izledik. Onunla beraber reklam izlemek çok eğlenceli. :)


Bu kutunun içinde bir şey geldi bu hafta bizim eve. Sizce ne geldi?



İşte ailemizin yeni ferdi, Yakup. :) Adı neden Yakup derseniz, Yakup bizim bundan birkaç sene önceki kuşumuzun adıydı. Biri önermişti daha çabuk ve güzel konuşuyor kuşlar diye, cidden de öyle olmuştu. :)

Yakup, Kağan için geldi biraz da. Hayvan sevgisinin oluşturulması için ideal bir yaş dedi annem. 

Ve Kağan epey ilgili Yakup'a. Ama henüz Yakup da küçük olduğu ve alışmadığı için yaklaştıramıyoruz fazla...


Ve Cumartesi Pozum. Gelenek haline gelecek gibi... :) Sıkıntılar azaldı, sivilceler de azaldı biraz biraz.
Durum şöyledir ki, bu sıralar güzel giden sağlığıma nazar diyecek diye korkuyorum. 
Bu sıralar kendimi daha iyi hissediyorum, Umarım ilerleme devam eder.


Pazar günü çay keyfi faslımız bu şekilde idi annem ile. :)
Ve ansızın şu laf çıkıverdi fotoğraf ile aklımdan;

Bir Pazar Klasiği, Pazar kahvaltısının ve çay keyfinin huzuru ile bir haftayı daha nasıl bitirdigini düşünmektir. :) 

Sizce de öyle değil midir? :)

Benim 1 haftam böyle geçti. Bana göre dolu dolu bir haftaydı. Ve daha çoğunlukla da dersle doluydu.

Bu haftam da derslerin tekrarlarıyla geçecek. Ve haftasonu da Annem, Babam ve Kağan ile Aöf Vizelerimi vereceğim. :) Sonrası rahatlık olacak inşallah. :)




Ve bu Nazar Boncuğu hepimize.

Nedenine gelince; bu sıralar içimde iyi giden bir şeylerin huzursuzluğu var. 
Hani korkarsınız ya, bu kadar iyi gidiyorken bozulursa yeniden diye.
Allahım korktuğumuza uğratmasın inşallah.

Hepimize Mutlu Bir Hafta Diliyorum. Güzellikler bizlerle olsun... :)

24 Nisan 2013 Çarşamba

"Doğum Günü Ve 23 Nisan" Kutlaması


Dünkü yazımda yazdığım üzere, dün annemin doğum günüydü. Ve aynı zamanda yiğenim Kağan'ın da, ilk çocuk bayramıydı. :)

3-4 gün önceden anneme süpriz planı yapmıştık Babam ile anlaşmalı. Plan babamın gün boyu aramaması ve sonradan baskın yapmasıydı. Zira babam işi dolayısıyla genelde haftasonları geliyor yanımıza. :) Ancak Salı günkü süprizin gerçekleşmesi için bu haftasonu gelmedi yanımıza. :)

Dün Babam Annem ile Yiğenimi Ablamın işyerindeki etkinliklerde iken basmış. Güzel süpriz değil mi? Bence; işin en önemli kısmı da, hala böyle süprizler düşünüp yapabilmek. :)


Ve pastamız. Babam yazısını çok güzel yazdırmış. Ayrıca anladım ki, 1 hafta da geçmiş olsa özlüyor insan 30 dakika kadar uzağındakini bile... 

Dün akşam ailecek geçirdiğimiz, güzel bir gündü yine. Önce yemeğimizi yedik, Sonra da pasta faslına geçtik... 


Annem her ne kadar gerek yok dese de başta, ikisi için 1 mum diktik pastaya. Bu görüntü müthiş görüntüler arasında artık bence... :) Bir Annanne-Torun Görüntüsü Daha... :)

Üfleme işinde Kağan biraz geri adım attı başta. Artık "cıs" kavramını kavradığından ötürü mum ışığından korktu başta. Anneme sarıldı, annesine yani ablama döndü kaçmaya çalıştı. Minik kurbağa'ya başta "Cıs" değil demek işe yaramadı... Ama sonrasında annem mum ışığına alıştırdı onu tabii. :)

Ve sonrasında Mutlu son ile üflendi pasta. Alkış kısmında işin farkına vardı Kağan Efe de... :)

Her anı güzel, dolu dolu bir akşamdı. Bir arada olmak yetti kısacası...

Yeni bir yaşa girdi annem, Torunu Kağan ile... :) Nice Sağlıklı, Mutlu ve Huzurlu Senelere hep beraber inşallah... :)

İyi ki Varsın ve İyi ki Benim Annemsin. :) Dediğim gibi; O Benim Dünya'm :)

Daha Fazla Fotoğraf İçin; Buraya bakabilirsiniz...

23 Nisan 2013 Salı

O Benim Dünya'm


Bugün 23 Nisan. Ve Benim Canımın Diğer Yarısının Doğum Günü Bugün. :) Her insan gibi doğarken kesildi göbek bağımız annemle ve gönüllerimiz bağlandı ardından. Ve o bağın kopması mümkün değil artık. Annem, benim hayattaki sahip olduğum en güzel şey...



Annemle ilişkimiz bir anne-evlat ilişkisinin yanında sırdaşlığı da, hayat arkadaşlığını da içeriyor. Ve bu bir evladın sahip olabileceği en güzel şey. Hep söylerim, hayatta büyük bir sınavım var. Ve bu sınavda bana destek Babam, Ablam ve beni çok iyi anlayan Annem varken bana bir şey olmaz... :) Allahım hissettiğim şu mutluluğu herkese yaşatsın...

İyiki doğdun annem. İyi ki benim annemsin. Hayatta sahip olduğum en güzel kişi sensin. Mutluluğumsun, hüzünlerime ortak, hissettiklerime tercümansın. Ve bu hayatta sana sahip olduğum için ne kadar mutluyum, ne sen bilebilirsin, ne de ben anlatabilirim... İyi ki varsın... :))


Annem hep der ki; "Analı kuzu, Kınalı kuzu." :) Allahım kimseyi annesiz, hiçbir anneyi de evlatsız bırakmasın inşallah. Allahım onları başımızdan eksik etmesin. :)

Bugün 23 Nisan



Bugün 23 Nisan. Ve Yiğenim Kağan'ın İlk Çocuk Bayramı. :) 

Şimdi bilmiyor ne olduğunu. Ama umarım Çocuk Bayramlarını bizim çocukluğumuzdaki gibi neşe içinde kutlamak nasip olur ona da.

Ve biraz daha büyüyünce o da; Bu anlamlı bayramı, çocukları bir ülkenin geleceği olarak görüp çocuklarımıza armağan eden Liderimiz Mustafa Kemal Atatürk'e teşekkür ederek ve bu günü sahiplenip coşku ile kutlar inşallah... :)


23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun. :) Bu ülkenin kurulmasında emek veren tüm büyüklerimize ve bizlere bu bayramı armağan eden Mustafa Kemal Atatürk'e Allah'tan Rahmet diliyorum...

Ve ülkemize ve tüm dünya çocuklarına bu güzel günü Armağan eden Ata'ma Teşekkür Ediyorum...
Teşekkürler Ata'm... :)

Yurtta Barış / Dünyada Barış

22 Nisan 2013 Pazartesi

Fotoğraflarla 1 Haftam - #2


Bu sıralar ders çalışmalarım sebebiyle ilgilenemiyorum bloğumla. Epey boşladım yine biliyorum. O yüzden affınıza sığınıyorum. En azından 1 haftalık daha... :)

Yazamadığım zamanı fotoğraflarla telafi edeyim dedim yukarıdaki sebepimden ötürü. Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum, evet çekilmeyi de. Benimki bir hobi. An'ları ölümsüzleştirmek, zaman zaman dün ne yediğini bile unutan bir millet için güzel bir hobi değil mi?


Çarşamba gününden kalma bir çay keyfi. Sabah keyifleri, paha biçilemez cinsten benim için, hele sevdiklerimle iken... Ben evde dura dura tembelliğe pek alıştım, ne yapacağım bilmiyorum. :)


Bir Annanne-Torun görüntüsü...

Fotoğraf çekmeyi seven yanım, Kağan'ın her anını çekmek istiyor. Bu da güzel anlarından biri. Her an telefon ya da kamerayı yanımda bulunduruyorum, eskisinden daha da dikkatle. Onun güzel anlarını yakalayarak, ablam eniştem ve babamın da işte olsalar bile sonradan güzel anlarına tanık olabilmelerini sağlıyorum. :)


Resim çekmeyi sevdiğim kadar, bir huyumda var ki; o da beğendiğim resimleri toplamak. Bu, bilgisayarımda epey bir hafızaya sebep olsa da, vazgeçmek mümkün değil sanırım bundan da. :) Belki ilerleyen zamanlarda beğenip de topladığım resimlerden daha fazla örnekler gösteririm... Ama alıntı yerlerini bildirmek gerekir diye düşünüyorum, ben beğendiğim için aldığımdan birçoğunun sahibini bilmiyorum doğrusu. 

Günümüz teknolojisinde birçok resme ulaşabiliyoruz, başka yerlerden alıntı olduğunu bile belirtemeden elden ele geçiyor. Ya da emeğe saygı gösterilmeden birçok resmin sahiplenildiği oluyor, yazıların bile... Ben buna kesinlikle karşıyım. Emeğe saygı duyulması gerektiğini savunanlardanım... 

Neyse konudan uzaklaşmadan; yukarıdaki resim O an eseri. Şöyle ki;

"İstanbul Ticaret Üniversitesi iletişim fakültesi öğrencilerinden İlker Özcivan, Eminönü'nden Üsküdar'a gitmek üzere vapurdaydı. Galata Kulesi'nin fotoğraflarını çekiyordu.ışık yerindeydi ve bir kuş sürüsü de gökyüzünde dalgalanıyordu. İlker Özcivan, yolculardan biri uyarınca deklanşöre basıyor ve bu 'o' anı yakalıyordu. Sanki kuşlar insanların sevgi simgesinin şeklini biliyordu da mükemmel ve şaşırtıcı bir kusursuzlukla gökyüzüne nakşettikleri stilize kalp şeklini görebilecek birilerini umuyordu. " 

Ben bu resmi bir internet haberinden almıştım. İlker Özcivan'ın emeğine sağlık. :)





Bu da bir sabah uyanıp, Annannesinin yatağında keyif yapan Kağan efendi. Her haline ayrı bayılıyorum. Yakından bir bebeğin büyüyüşünü ilk defa Kağan sayesinde izliyorum. Ve tekrar söylüyorum, Teyzelik Çok Başka'ymış. :))


Yeni yeni eski fotoğraf çekmelerime geri döndüm. Bir süre epey canım sıkkındı. Fotoğraf çekinmelerime neredeyse son vermiştim, o sıkıntıdan ötürü.

 Bu halde gözükmez istemezdim. Ancak, sıkıntıdan olduğu kesin olarak yüzümde beliren (ki ergenliğe girdiğim zamanlarda bile yüzümde bu kadar sivilce çıktığını hatırlamam) sivilcelerle başım belada. :)

Bu poz, dün çekilmek üzere kendi kendime verdiğim bir poz. Yani Cumartesi Pozu. Fotoğrafın çıkış sebebi saçlardı, ancak sivilcelere de iyiden iyiye tanık oldum bu arada. Sivilcelere rağmen pozdan memnunum. 

 Büyük sorun şu ki; yaz geldiğinde kestirmek için karar aldığım saçlarıma kıymakta epey zorlanacağım yine. :) Uzun saç seven birçok hemcinsimin derdi gibi, çelişkide kaldım; Kestirsem mi, Kestirmesem mi? :/ :)


Benim olur da Kağan'ın Cumartesi Pozu olmaz mı? Bu kahvaltıdan önce Kağan'ın Cumartesi pozu. Sade bir poz olacak derken, o güzel gülüşünü yakaladım minik'imin sonunda. =))

Daha Fazla Fotoğraf için; buraya bakabilirsiniz. 

İşte böyle, bir hafta geçti. Derslerden fotoğraf çekmeye dahi fazla fırsatım olmadı. Güzel bir haftaydı. Ders adına verimli bir hafta oldu. Dilerim bu haftada ders açısından olduğu kadar bloğuma bakmam açısından da verimli bir hafta olur. Mutlu Haftalar olsun hepimize... 

Sevgilerimle... :))

16 Nisan 2013 Salı

Fotoğraflarla 1 Haftam - #1


1 hafta oldu sanırım yazmayalı. Yazamayalı da diyebiliriz. Evimizle, odamla hasret giderirken, Kağan ile ve gelen giden ile meşgul iken bir türlü yazamadım.

Bu Cumartesi akşamı döndük geri ablamlara. Devriyeyi sağ salim geri aldık ele... :) Evimizde; Kağan, Annem ve Babam ile dolu dolu 5 gün geçirdik ama öncesinde... :)

5 günde neler mi oldu?


Bursa'dan Gemlik'e doğru yol alırken, Kağan ve Annemin arka koltuktaki halleri buydu. Arabaya biner binmez çoğunlukla uyku basan yiğenim Kağan'ın halleri. :)) (Maşallah)


Eve vardığımız Pazartesi akşamı, annem yemek hazırlarken, Kağan beyin tahtı bizim evde de kuruldu. Tabii reklam başlayınca, çoğu bebek gibi tüm ilgisi televizyona dönüyor. Ama Kağan'ın ki bir başka, neredeyse kimseyi tanımıyor. :)

Sonrasında akşam yemeğimizi yiyip, Kağan'ı uyuttuktan sonra, meşhur çay faslımız başladı, Annem ve Babam ile birlikte. Ki ben sevdiklerimle Çay-Muhabbet veya Kahve-Muhabbet keyfine bayılanlardanım açıkçası. :)


Gece yatıp, sabah kalkınca gördüğüm görüntü buydu. Burası benim yatağımdan görünen kapıya doğru kısım. İnsan bu görüntüyü özler mi? derseniz, "Hem de nasıl özler..." derim. Sındırgı'da iken epey özlemiştim yine. :)


Bu nedir derseniz, cevaplayayım Karşınızda mevsimi gelen "Bakla". 
Benim gibi Bakla seven var mıdır bilmiyorum ama, biz yılda 2 kez yemeye çalışıyoruz.

 Faydaları; Vücudu temizlediği söyleniyor. Aynı zamanda, Depamin kaynağıdır deniliyor. Depamin eksikliği de, Parkinson hastalığına yol açıyormuş. "Azı karar, Fazlası zarar bitkilerden" olduğu da söyleniyor ama. :)


Ve bu da akrabamız ile yaptığımız bir kahve keyfi esnasından bir görüntü. Şu arkada görünen bacaklar ile çok şirin, değil mi? :)



Perşembe günü epey sıkılmıştım ve yana yakıla film izlemek için birini aradım. Bu isteğim kuzenim Gizem ile Cuma günü buluşmamızda gerçekleşti. 

Aradık taradık, ne izlesek derken; seçenekler arasından (Evim Sensin ve Şahane Misafir) "Şahane Misafir" filmi seçildi. Bu da izleme anından bir resim işte. 

Yorumuma gelirsek; film güzeldi açıkçası. Eğlenceli bir filmdi. Ancak eğlence her sahnede bir değildi... Film notum, orta. :)


Bir diğer özlediğim nokta, evimizle ilgili, bu görüntü oldu. Yaşadığınız şehir denizi görmenizde kolaylık sağlayan bir yer ise, gözünüz hep deniz görüntüsünü arıyor. Ve çoğunlukla da yaza doğru bu manzarayı... Allahıma Şükür, bize böyle bir manzarayı bahşetti... :)


Ve bu da Cumartesi sabahı uyandığımda çekmek istediğim bir görüntüydü. Giysi Dolabım, üstünde küçüklüğümden kalma birkaç oyuncak, Ve Orta okulda yaptığımız tahta ev... :) Sonradan Farkettim, 1 büyük ayıcık ile, bir küçük mavi ayıcık geride kalmış... :) 



Bu da Final fotoğrafımız olsun. Cumartesi günü Tv2'de tekrarları verilen Kavak Yelleri'nin Final bölümü vardı. Ve bu final sahnesi bana eskileri çook hatırlattı... :))


Bu da böyle bir yazı oldu işte. Umarım eğlenmişsinizdir. Ben yazarken çok eğlendim, tabii resimleri çekerken de :) Bu sıralar ders çalışma çabalarım epey hızlandı. O yüzden, maalesef bu yazı da 2 gün gecikti... 

Sevgilerimle... 

8 Nisan 2013 Pazartesi

Pazar Olumlaması Ve Haftanın Değerlendirmesi



Şüphesiz ki, haftasonları mutluluğun ve dinlenmenin zamanlarındandır. (Didem KÖSE) 
Evet bunu şimdi uydurdum. İçimden geldi. :)


Annem ve Kağan ile geçirdiğimiz, sakin ve güzel bir günün ardından yazıyorum bu yazıyı. Bugünün güzel olmasını yavaş yavaş toparlanıyor olmama borçluyum. 

Bir de yarın gece, ablam İstanbul'a yıllık toplantı için gideceğinden ötürü, 3 günlüğüne de olsa, Annem, Ben, Kağan ve Babam, Ablam dönene kadar bizim evde olacağız. :) 
3 günlüğüne de olsa, evimize, odama, evimizde babama ve akraba ve arkadaşlarıma kavuşacağım. Bugünün güzelliğine ikinci sebepte buydu...


Ve bu hafta güzel şeyler yaşadım ve güzel kararlar aldım... Birçok şeyin farkına vardım, ve sanırım yavaş yavaş da hastalığımda iyileşmeye doğru yol aldım... 

Bu bir değerlendirme yazısı oldu daha çok, ama iyileştiğimin bir göstergesi de yukarıdaki fotoğraftır. :) Mutluluğumun ve iyileşmeye başladığımın bir resmiyeti daha...



Ve beni bir mutlu eden şey de var ki, bugün gerçekleşen, O da isteksizliğimin geçerek ders çalışma çabalarıma da bir can gelmesi... Son 1 ay kalmış olmasına rağmen daha birçok ünite var çalışılacak. Daha önceden de söylemiştim, Sınavsız İkinci Üniversite'de Sosyoloji okuduğumu... Şükür geri döndü içimdeki ilham ve ders çalışma hevesi... :)



Ve derse tamamen odaklanmamı ilgi düzeyimi arttırmayı sağlayan sözler, Etik Dersinin, 1. Ünitesinde yer alan Mutluluk ve Hazzı Temel Alan Yaklaşım konusunda Demokritos'un sözleri oldu... 

İşte not aldığım o sözler; 

"Mutluluk da ruhundur, mutsuzluk da."

Ve

"Ruh, mutlu-mutsuz varlığın durağıdır." :)

Demokritos, Etiği ele alan ilk filozof. Ve beni derse tamamen döndüren yetenekli filozof, ne güzel söylemiş de mi ama? :))

İşte böyle, bir hafta geçti ve toparlanma gerçekleşti bu hafta. Ve devamı gelecek de bu toparlanmanın inşallah...

Bir Pazar yazısının sonuna geldik. Beni ve bu haftanın Olumlama yazısını buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım sıkılmamışsınızdır. 

Sevgilerimle... :)

5 Nisan 2013 Cuma

Bu Sabah



Bu Sabah, kahvaltı sonrası böyle bir keyif anında (Fotoğraf önceki günlerden birinin keyif anından), Çay eşliğinde müzik dinlerken çalan bir şarkıyla eskilere daldım gittim.

Çalan şarkı benim eski zamanlarımdan değildi, ancak müzik çok güzel daldırdı eskilere beni...

O Şarkı Ne Miydi?

Geçtiğimiz yaz okuduğum Kristin Hannah'ın Ateşböceği Yolu kitabında, iki yakın arkadaş karakterinin Ateşböceği Yolu'nda söyledikleri şarkıydı. Bende duyup merakla bakmıştım o zaman. Şarkı 70'lerden bir şarkı, Paper Lace-Billy Don't Be A Hero....

 

Bugün telefonumdaki müzik listemi dinlerken annemle, mutfakta çay keyfiyle, sıra bu şarkıya geldi ve beni aldı eskilere götürdü. Şarkı eski diye belki de. :) 

Ardından çalan Elvis Presley'nin Blue Suede Shoes şarkısı ise, annemi eskilere götürdü. :) "Bizim zamanlarımızın şarkısı. :)" dedi yine... Beraber oynamayı da ihmal etmedik tabi. :)


Elvis Presley, eskilerin çok sevdiğim sanatçılarından... :) 


Sonra Annem dedi ki; "Bir ara Twist Twist vardı." Müzik konusunda çoğu söylenen şeyle ilgili bir bildiğim, bildiğim yoksa da anımsadığım vardır. Özellikle konu eskiler olunca... Ben durur muyum, aklıma şu şarkı geldi;


The Beatles-Twist And Shout... :) Bir zaman epey oynardım bu müzikle, 5-6 sene önceydi... Ama hala tutamam kendimi bu şarkıda...  



Bu sabah, işte böyle anımsamalar ile geçti. Eskilerden anılar, yüzümde gülümseme bırakan anımsamalar...

Aslında bu anımsamalar bazen öylesine sık ve uzun oluyor ki... :)

 Hayatımda Müzik'in ve Dans'ın yeri büyük. Bugün düşündüm de; mümkün olsaydı Dans konusunda da kendimi geliştirmeyi isterdim. Ama en azından müzik konusunda bir enstrümanı profesyonel çalma isteğimden vazgeçmeyeceğim, bu sene olmayacak olsa da...

Sevgilerimle... :)

2 Nisan 2013 Salı

Şiirlerle Hayat #4 - Bağlanmayacaksın



Önceki "Şiirlerle Hayat" yazılarımı burada bulabilirsiniz... 


Bağlanmayacaksın, denildiği anda Can Yücel'in şiiri olduğunu birçok kişi bilir, hatırlar. Ben Lise 1'e gidiyordum bu şiiri öğrendiğimde. Aşık olduğumu sanıp da sonunda üzüldüğümde karşıma çıkan bir şiirdi. İlk kez birinin duyguları bana karşı karşılıklı sanmıştım o zaman, sonra yanıldığımı öğrenmiştim. :) Şimdi o anlara gülebiliyorum, ama benzer başka şeylere de üzülüyorum.

Benim "Bağlanmayacaksın" Maceram;

Bundan 6 sene önceydi... Aktif Fizik Tedavi görmek için rehabilitasyona yazıldığım ilk senemdi. İlçemize ilk rehabilitasyon açılalı ve ben tedavi görmeye başlayalı 3-4 ay olmuştu.

Bir gün o malum olay oldu ve sandığım herşeyin yalan olduğunu öğrendim. Fizik Tedavimin olduğu gün rehabilitasyona gittiğimde, beni gerçekten bilenler anladı hüznümü. Bir rehber öğretmeni vardı Rehabilitasyonun, aramız epey iyiydi. Dersimden öncesinde onunla sohbet ederdik, erken getirildi isem rehabilitasyona...

O gün hüznümü anlamıştı, rehber öğretmenimiz. Muhabbetimiz çok iyiydi. Anlatmamı istedi neler olduğunu kendisine, odasına geçtik. Ben anlatmaya başladım, o buruk bir gülümseme ile dinledi beni. Küçüktüm her şeyden önce. Yalanla karşılaşmış olmama ve kandırılmaya tahammül edememenin yanında, bir de kandırılmışsınız. Olmuş bitmiş aslında, hayatına devam et değil mi? O esnada öyle değildim işte. Kendime yedirememiştim, her şeyden önce iyi arkadaş olduğumuzu sanıyordum diyip duruyordum.

Şimdi düşünüyorum, ciddiye alınacak hiçbir şey olmadı ki aramızda, görüşmemiştik bile doğru dürüst, bir gün tanışmıştık sadece. Komedi durumum o yüzden, şimdi bakılınca. "O üzüntümün arasında; onunla konuşmaya, mesajlaşmaya çok alışmışım." Diyivermiştim. Hiç unutmuyorum o anları. Rehber Öğretmenim şöyle dedi bana;

"İstediğin kadar alıştım de, istediğin kadar üzül şimdi. İleride bunlara çok güleceksin göreceksin. Bu yaşadıkların hiçbir şey. Demiş ki bir yazar; Bağlanmayacaksın hiç kimseye, o olmadan yaşayamam demeyeceksin, demeyeceksin işte. Yaşarsın Çünkü..."

O an bu sözlerle büyülenmiştim. Bana nasıl yaklaşmasını bilen biriydi. Beni çok iyi dinlerdi... Ve haklıydı da. Fazla abarttığımı anlamıştım. Ve Can Yücel'in o şiirini açıp dinlemiştik odasında. Bağlanmamak gerektiğini o günden sonra öğrendim aşk konusunda. Ve daha sonra annem tarafından da birçok kez buna benzer şeyler söylenmişti.

Lise 1'de iken anneme böyle şeyleri açık açık anlatamazdım, utanırdım. Ablam da o sırada Üniversite'de idi sanırım... Bana ablalık yapmıştı Rehber öğretmenimiz. Sonrasına gelince, uzun süre o şiiri dinlemiştim. Ve Rehabilitasyonun o odasının camından dışarı bakarak şiiri dinlediğim an'ı ve rehber öğretmenimle konuşmamızı hiç unutmadım...


Buyrun o güzelim, hayatın büyük gerçeklerinden birini anlatan Can Yücel Şiirine... 




Bağlanmayacaksın...

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…

Can YÜCEL

...

Can Yücel güzel söylemiş; Bağlanmamak gerek kimseye. Çünkü o olmazsa da yaşanıyor hayat, o olsa da. Ve hayatta birileri gidebilir, kırabilir ve üzebilir. Bunu kabullenmek gerek. Olması gereken, yanındakilere tutunmak ve kimseye bağlanmamak... İşte bu kadar...

Sevgilerimle... :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...